DEĞİŞEN DÜNYA S.Selçuklu
Soner Selçuklu
Bir çok açıdan değişimin hızlı olduğu bir dünyada yaşadığımıza hiç kuşku yok...Üstüne üstlük "Değişim" kavramı da dillerden düşmüyor artık."Bilgili" insan yerine de "bilgilenen, sürekli öğrenen insan" tanımı yapılıyor.
Üniversite diplomaları için "öğrenme lisansı" açıklaması bile getirenler var. Günümüzde, geçmişte on yıllara sığan gelişmelerin bir kaç yılda gerçekleşmesi söz konusu. Yaşanan değişimin teknolojik ve sosyo-kültürel boyutunda toplum yaşamındaki etkileri, insan ilişkilerinden başlayarak komşuluk, eğlence, değerler, kavramlar ve içerikleri, moda, müzik, siyaset, spor, toplumsal kurallar, uluslararası vb. tüm ilişkileri temelinden etkiliyor. Bunun dışında kalmak mümkün değil...
Böylesine hızlı değişimi yakalamak ve onun geliştirici yönleri içinde yer alabilmek, zararlı ve durdurucu yönlerine karşı refleks geliştirmek kurum olsun, şirket olsun, kişi olsun hiç fark etmez, yüksek bir farkındalık gerektiriyor. Geçmişte aldığımız kararlar, mesleki ya da kültürel eğitimler, bizleri bugün bulunduğumuz noktaya taşıdı. Bugün kendimiz için yapacaklarımız yarın bizi başka bir yere taşıyacak veya aynı yerde bırakacaktır. Yapılacak ilk şey, bizi yeni bir başarıya götürecek gücün kendimiz olduğunu bilerek ona yaptığımız yatırımı artırmaktır. Bu sürece edilgen bir öğrenme anlayışıyla değil, aktif olarak etki yapmak gerekiyor.Her şey bizim kontrolümüzde değil ancak bizim dışımızda da değil. Etkileşim gerektiren, stratejik gelişme programlarını hayata geçirmeliyiz.
Değişim ve gelişim sorumluluğu öncelikle bizimdir.
Öte yandan işletmeler açısından bilgi ve enformasyonun bir sağanak şeklinde aktığı günümüzde, ona ulaşmadan çok kritik olanı yaratma, elde etme, analiz ve hedefler doğrultusunda kullanabilme sorunuyla karşı karşıyayız. Kısaca "Bilginin Yönetimi" de başlı başına bir disiplin haline gelmiştir. O nedenledir ki günümüz kuruluşlarının bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerini sağlıklı biçimde tamamlayarak birer öğrenen organizasyona dönüşmeleri, günün şartlarına uyan ve daha ötesine hazırlanan anlayışlara tepeden tırnağa kavuşması, olmazsa olmaz şartlardandır. Ve bu süreç evrensel temel prensiplere dayalı çözümlerin yanında, giderek farklılaşan yeni yöntem ve araçları da gerektirmektedir.
Bugünün rekabet ortamında fark yaratmanın en önemli unsuru çalışan ve tüketen insandır. İnsan, iş dünyasında, geçmişte olduğundan çok daha fazla ön plana geçen bir önem kazanmıştır.
Firmaların ürün kaliteleri ve teknolojiler birbirine yaklaşmış, tüketiciler için seçenekler çoğalmış, kâr marjları çoğu sektörde ortalamanın altına inmiş görünüyor. Müşteri, pazar, rekabet, yatırım, satış , pazarlama, halkla ilişkiler, müzakere, iletişim ve aklınıza gelen birçok kavram artık yeniden tanımlanmaktadır. Piyasa ilişkilerini etkileyen parametreler süratle değişmekte, inişli çıkışlı ve belirsizliğin yüksek olduğu bir dünyada yolculuk yapılmaktadır. İşte bu noktada müşteri odaklılık rekabetin ana eksenini oluşturarak kalite anlayışına yepyeni bir boyut kazandırmıştır.
Bu anlayış kamu sektöründe de anlam genişlemesine uğrayarak vatandaş "müşteridir" şeklinde yeniden şekillenmektedir.
Müşterilerin giderek "kral" duruma geldiği günümüz rekabet ortamında işletmeler, hizmet vermeyi hedefledikleri pazarlarda yer alan tüketicilerin isteklerine kulak vermek durumundadırlar. "Pazarlama ve Satış" konusunda günün bilgilerine ve tekniklerine ulaşmak, rakiplere göre daha iyi hizmet verebilmenin gereği olan bir pazarlama anlayışını organizasyona kazandırmak demektir. Bu noktada işletme liderliğinin günümüzdeki rolü ortaya çıkmaktadır.
Liderlik işletmenin her kademesinde oluşturduğu takımlarla birlikte lokomotif olurken uzun erimli bir kârlılık anlayışı geliştirmek, etkin satış yönetiminin temel stratejisini belirlemektedir.
Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.