3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



DİSTOPYA

 
DİSTOPYA

KÖTÜLÜKLERLE DOLU BİR DÜNYA VE ÜTOPYA
TV’lerde Corona virüsle ilgili haberleri ve virüsün dünya coğrafyasındaki yayılışına ilişkin haritaları dehşetle izliyorum. Bazen okuduğum bir kitabın sayfalarında mı yaşıyorum ya da bir Hollywood dizisinin içine mi girdim yoksa, demekten kendimi alamıyorum…

“Nathan James isimli Amerikan Donanma Gemisi, yaklaşık 5 aydır kutuplardadır ve dönüş zamanı gelmiştir. Gemide donanmaya eşlik eden bilim adamları, gemi kaptanı ve mürettebat gizlilik kuralları gereği, önemli görevleri hakkında bilgi vermezler. Gemi bu görevler nedeniyle son 5 ayını, dış dünyadan izole olarak, denizde geçirmiştir. Dönüş zamanı geldiğinde ise bir gariplik olduğu hissedilir. Kaptan Tom Chandler bu durum üzerine, her şeyi öğrenmek için bilim adamlarından Dr. Scott’u konuşturur. Son 5 ay içinde kızıl grip denilen tehlikeli bir virüs, 5 milyarın üstünde insanın ölümüne sebep olmuştur. Dünya yok olmanın eşiğine gelmiş, hükumet düşmüş ve ordular dağılmıştır. Bu durumu öğrenen gemi mürettebatı ve kaptan Chandler, her şeyi göze alarak Nathan James ile umudun öncüsü olmak için çalışacaklardır. Bilim adamlarının herkesten gizlediği bilgi, bu tehlikeli virüsü yenecek bir aşı üretilmiş olmasıdır.”

Yukarıda yazılanlar Son Gemi (The Last Ship) başlıklı TV dizisinin konusunu anlatıyor. Ben de izledim…
Ayrıca “Metropolis, 1984, Cesur Yeni Dünya, Fahrenheit 451, Biz, Otomatik Portakal, Swastika Geceleri, Yaşayan Ölüler (Walking Deads), Sineklerin Tanrısı (Lord of the Flies), Yüksek Kaledeki Adam (The Man In The High Castle), Sarmal (Helix), Açlık Oyunları, Labirent” başlıklı kitap ve filmler de okuduğum ve izlediklerim arasında yer aldı.

Çoğunun  size de aşina geldiğinden eminim…Okuyan ve izleyenler de olmuştur. Bu tür konulara neden ilgi duyduğunuzu bilmiyorum. Gündemin etkisi olsa gerek geriye dönüp dağarcığımı gözden geçirince bu liste ortaya çıktı.

Yazarlarının hangi ruh haliyle yazdıklarını tahmin edebiliyorum. İyimserliğin sembolü bir Polyanna olmadıklarına kuşku yok. İnsanın içini karartan kötücül/kötümser (distopik) bir dünyayı anlatıyorlar. Bazıları Nazi Almanya'sının galip gelmesi halinde faşizmin egemen olduğu bir dünyada neler yapacağı, bazıları da virüslerin insan ırkı için yaratabileceği tehlikeler üzerine kurgulanmış.

Bunları ne zaman okuyup izlediğimi hatırlamıyorum. Ancak nedenini biliyorum. Karamsarlığın duygu dünyamı işgal etme girişimi sonrası olduğunu söyleyebilirim. Savaşlar, din adına korkunç cinayetler, tecavüzler, çocuk istismarları, kadına karşı şiddet, yolsuzluklar, beceriksiz yöneticilerin yanlışlıkları, ekonomik kriz, özgürlük kısıtlamaları, cezaevlerine tıkılan yığınlar, işsizlik, iflaslar, intiharlar, değerlerin yok oluşu, kutuplaşan toplumla ilgili haberlerin akışı duyarlı her insanın kaldıramayacağı yüklerdir. Kötü haber çabuk yayılır denir ya… İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişimin olumsuz yönü de bu işte… Öte yandan ringe çıkıp da kuralına göre oynamak istediğiniz halde hakemin görmezden geldiği kural dışı darbelerle rakibi tarafından feci şekilde dövülen bir boksöre dönüyorsunuz. Ülkenin güzellikleri de unutturamıyor bunları…

“Umudunuzu kaybetmeyin, asla vazgeçmeyin!” gibi moral ve motivasyon sözleri var ya onların işe yaramadığı distopik bir dünyada yaşadığınızı düşünmeye başlıyorsunuz.
İnsanoğlu birçok felaketin yanısıra salgın hastalıklardan da çok çekmiş. Tarihin sayfaları arasında kitlesel yok oluşları okuyorsunuz. Bilimsel çalışmalarla her türlü felaketten ders çıkararak hayatta kalmanın yolları bulunuyor ve bıkıp usanmaksızın bu araştırmalara devam ediliyor. Ülkelerin kaynakları konuya verilen önem ölçüsünde kullanılıyor. Bilim insanları salgın hastalıklara karşı bağışıklık sistemimizi güçlendirecek insan ömrünü uzatacak tedaviler, aşılar buluyorlar.  Corona Virüs yüzünden yaşadıklarımıza bir bakın! Ne kadar kısa sürede bir felaket haline geldi…

Nasıl ortaya çıktı, nasıl mutasyona uğruyor bir komplo teorisi olarak önümüzde duruyor. Biyolojik savaş için üretildiği ve laboratuvardan sızdığı veya özellikle taşındığını söyleyenler var. Gauthama Buddha’nın öğretisi aklıma geliyor:

“Göğsünüze zehirli bir ok saplanmış olsa, oku çıkartmaya çalışacak yerde, okun neden yapıldığını, oku atanın kim olduğunu, hangi kasttan, hangi soydan geldiğini, boyunu bosunu, atanın oku atmaktaki becerisini araştırmak yerine acıya son verin!”

Virüsün ortaya çıkışı zamanla çözümlenecektir. Şimdi dünya halkları birçok alanda olduğu gibi bir de bu saldırganla savaşarak acıya son verecektir.
İşte distopik  kitap, film ve dizilerle böyle bir dünyada savaşan insanları, yazarının gözünden anlamak ve günümüze çıkarımlarda bulunmak istediğim için haşır neşir olduğumu açıkça söyleyebilirim.
Asıl güdüleyicim de ütopik olduğu ileri sürülen aslında eninde sonunda ulaşılabileceğine inandığım sevgi, varlık ve halkların kardeşliği içinde bir dünyanın hayaliyle sürüklendiğimiz distopik bir dünyaya karşı direnebileceğimize olan inancımdır. Geçmişten bugüne eşitsizliğin egemen olduğu, zenginliğin adaletsiz biçimde dağıtıldığı bir dünyada her ülke ve o ülkenin halkları kendi kaderlerini eninde sonunda tayin ederek sınırları olmayan bir dünyada eşit ve adil yaşamayı başaracaktır. Zorluklara karşı birlikte direnişi öğrenecektir.

Bu virüs de geçip gidecektir…

Açıklama: DİSTOPYA:
·        Çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır. Distopik bir toplum otoriter - totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir. Kelime ilk defa John Stuart Mill tarafından kullanılmıştır. Vikipedi
·         Kötü Yer; Kötü Hayat. İnternet