3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



"ETKİLİ İLETİŞİM" Mİ DEDİNİZ?

Eğitmenlik kariyerimde resmi olarak ikinci on yılımı doldurmaya doğru yaklaşıyorum. Bunca yılda şirketlerin kişisel ve kurumsal gelişim eğitimleri içinde en fazla hangi konuları tercih ettiklerini merak ettim…

Arşivime göz attığımda da karşıma “İletişim ve Etkili İletişim” konuları çıkıverdi. Anlaşılan tüm sorunların kaynağı olarak çalışanlar arası iletişimsizliği görmüşler…Bu talep halen de devam ediyor.

Neden böyle? Konunun yaş ortalamasıyla bir alakası var mı?

“Bugüne kadar hizmet verdiğim, araştırdığım şirketlerin çalışan yaş ortalamasıyla iletişim sorunları arasında bir bağlantı kurulabilir mi?” diye sorgulayınca, ilginç bulgulara ulaştım. Aile şirketlerinde, patron şirketlerinde, arkadaş şirketlerinde, sermaye ortaklıklarında Geleneksel, Bebek Patlaması (Baby Boomers) , “X” ve “Y” kuşaklarının tümünün bir arada veya aynı kuşağın ağırlıklı olduğu şirketlerde de çeşitli düzeylerde iletişim sorunlarıyla karşılaştım…

Belirli yaşlara ulaşmak çocukluktan olgunluğa akan zamanda kilometre taşı gibidir. Okula başlama, ergenlik, 18 yaş…Özellikle İngilizler ve Amerikalılar için 30 yaş önemli bir dönüm yaşı…Partilerle kutluyorlar…Batı kültürünün yerleşik bir ritüeli sanırım. Bizde onlar kadar parlak kutlamalar yaygın değil…

Cahit Sıtkı Tarancı “Otuz Beş Yaş” şiirinde,

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

dese de, 40 yaş hakkında daha fazla şeyler söylemek gerektiğini kabul edersiniz. Bu yaşın ülkemizde büyük anlamı var. Öyle ki, “40 Yaş Sendromu” denilerek erkek ve kadının bu dönemi için çeşitli sosyal-psikolojik, biyolojik, psikolojik değerlendirmeler yapılıyor. Bu yaşa gelenlerin her fırsatta yaşıyla ilgili vurgulu ifadeler kullandığına şahit oluyoruz...

Ne söylenir ve yazılırsa yazılsın hayat adına olumlu ve olumsuz çok şeyin yaşandığını, olgunluğun verdiği özgüvenle hayata daha objektif bakıldığı düşünülebilir… Durum böyleyken yaş ortalaması 38-42 arasında olan şirketlerde çalışanlar arasında yaşanan sorunların da en aza inmesi beklenir değil mi?

Ne yazık ki Kazın ayağı öyle değil…

Danışmanlık hizmetlerim sırasında bu yaş grubunun olduğu şirketlerde yaşanan iletişim sorunlarını çözmek için en fazla enerjiyi harcadığımı söylemeliyim.

20-25; 26-37 yaş ortalamasının olduğu şirketlerde de sorunlar var elbette. “Y” kuşağının beklentilerinin diğer kuşaktan şirket sahiplerinin ve yöneticilerinin beklentileriyle çatıştığına da şahit oluyoruz. Bu günümüzün kuşak probleminin başında yer alıyor. İşgücü piyasasına giren özellikle 1990 sonrası doğumlular çalışma hayatını bambaşka bir kültüre dönüştürmeye zorluyor.

Ancak gruplaşmanın, uzlaşmazlığın, çatışmaların, dedikodunun 38-42 yaş grubunda tavan yaptığını şaşkınlık içinde gözlemlediğimi belirtmeliyim. İstisnalar olabilir. Genelleme konusunda ısrarlı olmasam da, kendi çalışma alanımda istatistiksel olarak karşılaştığım örnekler için böyle bir sonuca vardım.

Kamu ya da özel sektör kuruluşları için de durum değişmiyor. Kamu da memuriyetin ve siyasi bağlantıların verdiği güvenceyle daha da çözümsüz kalıyorsunuz.

Neden böyle?

38-42 yaş grubundakilerde kendi dışındaki suçlama ve değişmesini isteme eğiliminin yükseldiğini görüyorum. Nasırlaşmış alışkanlıklara teslim olmuş gibiler. Kendini her zaman aşmaya çalışanlara da selam olsun! Ancak böylelerinin azınlıkta kaldığını üzülerek söylemeliyim…

Anlaşılan yetişkin olmakla iş bitmiyor üstüne üstlük 38-42 yaşları da öğretmiyor. Bu yaşlar da sağlıklı tamamlanmazsa ileri yaşlarda neler olur bilemiyorum…Hayatta ve iş hayatında öğrenme başka bir şey; bunun yaşla da doğrudan ilişkisi yok! Deneyim derseniz, o da yıllarla ya da yaşla ilgili değil!

Ne yaşadığınızdan çok ne öğrendiğinizle ilgili bir şey…

“İletişim” başlıklı eğitimleri hizmet hayatımın ilk yıllarında verirken, zamanla konu içerik açısından karşılıklı anlama ve anlaşılma bağlamında önem kazanarak “Etkili İletişim” adıyla daha zengin ve stratejik bir boyuta geçti. Açıkçası, klasik seminer yönteminden tüm katılımcıların kendilerini sahnede hissettikleri paylaşımlı, karşılıklı bilgi alışverişine dayalı salon içi ve salon dışı oyunlarla desteklenen keyifli bir program ortaya çıktı.

Şirketler bu programı neden çok istiyorlar?

  • Üst yönetime atanmış yöneticilerin uyumu,
  • Çalışanları tanıma,
  • Çalışanları kaynaştırma,
  • Çatışma çözümü,
  • Motivasyonu yükseltme, Eğlenceli bir hafta sonu,
  • Şirket içi çatışmaları çözme

isteği iyi niyetli bir bakış açısıyla, nedenlerin başında geliyor…

“Etkili İletişim” sunumu sonrasında istenen sonuçlar elde ediliyor mu?

Ne yazık ki bu konuda iyimser değilim. Olay sabun köpüğü gibi iz bırakıyor. Şirketten diğer tamamlayıcı eğitimler talep edilmiyorsa bu konuda eğitmenlerin yapacağı bir şey yok…Konuyu en iyi şekilde sunar ve giderler. Çalışanların motivasyon eğrisindeki yükselme bir süre sonra (1-2 hafta içinde) aşağıya döner. Davranış değişikliği için kalıcı bir dönüşüm sağlanamaz.

Buradan böyle bir konunun aktarılmaması gerektiği gibi bir anlam çıksın istemiyorum. Bir bütünün içinde sürdürülebilir ve birbirini destekleyen konularla istenen sonuçlar elde edilebilir.

Her şey mevcut şirket kültürüyle ve iklimle ilgilidir…

Bu nedenle eğitim ihtiyaç analizi yapıldıktan sonra danışmanlık hizmetinin bir parçası olarak konu ele alınmalıdır.

Öte yandan şirkette uzun yıllardır çalışanların böyle bir eğitime katılması istendiğinde özellikle 38-42 yaş grubunun direnciyle karşılaşılması da çok şaşırtıcı değil!

” Bize de mi?” sözleri şirket içi ayaklı gazetelerce hızla yayılıveriyor. İnsanlar bedenen eğitim salonunda, akılları dışarıda, yer alırken öğrenme adına istenen bir türlü elde edilemiyor…Şirketin tecrübeli ağabeyleri ve tepe yönetim eğitim yanlısı görünmediğinde de zaten sonuç alınamıyor. Eğitmene “Bizi değil aşağıdakileri eğit” denildiğinde, bunu söyleyenler şirket içi çatışmalarla ilgili Pandora’nın kutusunu açtıklarını bilmiyorlar. Oysa şirket çalışanları birlikte evrilmeli, değişim ve dönüşümü birlikte yaşamalılar.

Yaşı ne olursa olsun yetişkin bir çalışan gerçekten istediği zaman öğreniyor…

Kimseye zorla bir şey öğretemezsiniz!

Konu başlığına dönelim…Etkili İletişim” mi dediniz? 

Ne yapılmalı?

Kuruluş kültürünüzü, ikliminizi gözden geçirin.

Çalışanlarınıza ne verdiğinizi ve onlardan ne beklediğinizi yeniden ele alın.

Öz değerlendirmeyi şirket kültürünün bir parçası haline getirin.

Çatışma nedenlerini belirleyin ondan sonra tüm çalışanlarınızı, en üst kademeden an alt kademeye kadar sürdürülebilir eğitimlere, atölye çalışmalarına, konferanslara, seminerlere davet edin.

Onların gönüllü katılımını sağlayın.

Öğrenmeyi her yaş için eğlenceli hale getirin.

Lider-Yöneticiler olarak örnek olun!

İyi yolculuklar…


 



Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.