3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



SÖYLEM, KAVRAM, İÇERİK VE SONUÇ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
SÖYLEM, KAVRAM, İÇERİK VE SONUÇ
  • Risk almayanların pazarda var olmasına imkân yok!
  • Başarı için risk almalısınız!
  • Konfor alanınızdan çıkın ve risk alın!
  • Müşteri her zaman haklıdır!
  • Stratejik planınız yoksa körsünüz!
  • Stratejik düşünün?
  • Küresel düşünün yerel hareket edin!
  • Açık kapı politikası örgütsel sağırlığın önüne geçer!
  • Farklılaşın!
  • Markalaşın!
Yukarıdaki söylemleri çeşitli mecralardan derledim. Yazımı da bunların muhtemel sonuçlarının sorgulanması amacıyla hazırladım.
 
“Büyük lokma ye, büyük laf etme!” diye bir söz var. Bunu “Büyük lokma ye, büyük laf etmeden önce de iyi düşün!” şeklinde yeniden yazdım.
 
Yeni mecraların sunduğu fırsatlar ve yarattığı  alışkanlıklar mı nedeni bilmiyorum, bazı lafları günün sözü olarak kısaca ifade etmek çok yaygınlaştı. Ancak bunlar söylenirken referans bilgilerin yetersiz kalması durumunda neler olabileceğini hiç düşündünüz mü? Tarihsel kişiliklerin, dünyaca ünlü iş insanlarının evrensel sözlerinin anlamına birçok kaynaktan ulaşabiliyoruz. O nedenle konumuz dışında tutuyorum.
Günümüzde iş dünyasında çeşitli kurum ve kuruluşlarda ön planda olanların bulundukları yerden, mecburlarmış gibi, sloganlaştırdıkları sözlerinin, dinleyenleri ve okuyanları nerelere götürdüğünün sorgulanmasına ihtiyaç var…

Temel sorun kavramsal çerçevenin nasıl doldurulduğunun bilinmemesidir.

Giriş kısmındaki söylemler uzmanlarının yeterli açıklamalarıyla son derece yol gösterici olabilir. Ancak ifadeyi içselleştirmeden alan, yüzeysel olarak  bunları kendisine düstur edinip de faaliyetlerine uyguladığında  kötü deneyim yaşayan girişimcilere, şirket sahiplerine, tepe yönetimlere ne demeli!

Kavramlarla düşünür ve konuşuruz. Karşımızdakiyle de aynı kavramları kullanırken  çoğu zaman anlaştığımızı varsayarız…
Aslında durum pek de öyle değil! Neden mi?

İşte herkesin dilinde olup da çok farklı içerik ögeleriyle anlaşılan kritik kavramlardan bazıları:

“Strateji, Stratejik Plan, İnovasyon, Kriz yönetimi, Risk, Kurumsallaşma, Yeniden Yapılanma, Yetki-Sorumluluk, Rekabet Stratejisi, Kariyer Planlama, Vizyon, Misyon, Değerler, Organizasyon Şeması, Yönetmelik, Prosedür, Kalite, Markalaşma, Farklılaşma, Liderlik, Takım, Ekip” listeyi daha da çoğaltmak mümkün.
Sosyal medyada veya geniş kitlelere ulaşılan bir ortamda, önemli görevlerde bulunanlar, örneğin “Başarı için risk almalısınız!” dediğinde neler olabilir?

Kaç kişi bunu duyduktan sonra risk almadan önce aşağıdaki sorulara cevap arar?
  • Risk nedir? “Tehlike ve tehdit” ile bağlantısı var mıdır?
  • Neler risk olarak görülmelidir?
  • Risk alınınca başarı nasıl yakalanır?
  • Riskleri nasıl sınıflandırmak gerekir?
  • Hangi riskler alınabilir? Kontrollü bir risk mi alınmalı?
  • Doğru bir risk alma tercihi nasıl yapılmalı?
  • Riskin alınacağı bağlam alanı nedir?
  • Temel stratejiyle ilişkisi var mıdır? Yoksa bunun dışında yeni bir deneyim alanı mıdır?
  • Veri elde edilemeyen belirsiz bir durumda mı risk alınmalı? Yani sezgilere mi güvenmeli?
  •  “Gözü kara olmakla” bir yakınlığı var mıdır? Risk alanlar cesur insanlar mıdır?
  • “Atın ölümü arpadan olsun! Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın! Acı patlıcanı Kırağı Çalmaz; Ya herro ya merro!” sözleri atılacak her adım için dayanak olabilir mi?
Google arama motorunda “Risk nedir” diye yazıldığında 42.600.000; “Risk yönetimi” diye yazdığınızda 19.800.000; Risk almak” diye yazdığınızda ise 2.190.000.000 sonuç çıkıyor. Risk’in ne olduğunu ve nasıl yönetileceğini öğrenmek isteyenlerin sayısı Risk Alma konusunu araştıranlardan çok daha az… Sanki olay cesarete bağlanmış gibi… Ne dersiniz?
Yukarıdaki sorulara cevap vermeden yola çıkanları nelerin beklediğini bilemiyorum. Pazarda başarılı olanların “riske girdim de kazandım!” dediğinde, bu sözlerden öğrenecek bir şey var mı? Neler oldu da başarı yakalandı? Bu kopyalanabilir bir yöntem midir? 

Söylenecek çok şey var…

Risk almak için cesaret öne çıkarılırsa, verilen kararın doğru olduğunu gösteren kanıtlara odaklanarak tam ters olanları dikkate almamak, karar vericinin içine düşebileceği tuzaklardan birisidir. Bu da sonuçların kontrolsüz bir alanda oluşmasının yolunu açacaktır.

Öte yandan “Farklılaşın, Markalaşın” diyenlerin motivasyonuyla  kaynaklarını tüketenlerin hesabını vermek de söz konusu olmuyor. Bu sözü ifade edenler de doğru bir şey yaptıklarını düşünerek eminim kendilerini rahat hissediyorlardır.
Benim açımdan kavramsal kargaşa, yönetim danışmanlığı sürecinin en zorlu engelleri arasında yer aldı. Danışanlarla iletişim kurarken yönetim terimleriyle ilgili kaynaklar önerdim, hazırladığım dosyaları verdim. Öğrenmeye açık insanlar için motive ediciydi. Ancak her zaman bu kadar şanslı olmuyorsunuz. Çoğu tepe yönetimler yarattıkları büyük organizasyonların özgüveniyle yeni bilgileri öğrenmeye, kendi bildikleriyle yüzleşmeye  pek de istekli değiller. Yeterince yönetim literatürüne hâkim olduklarına inanıyorlar. Çeşitli fonlardan, desteklerden yararlanmak için veya kendilerini değiştirmeden diğer çalışanları değiştirme amaçlı danışmanlık hizmeti almak istiyorlar.
 
Yola çıkıyor ve danışmanlık sürecini tanımlamaya geçiyorsunuz…Tam konunun anlaşıldığını düşünüyorsunuz, birden, farklı bakış açılarının oluştuğunu anlıyor ve hızlı sonuç elde etme beklentilerine cevap veremiyorsunuz. Öyle ki ekilen tohumu çekip uzatarak bir an önce meyve vermesini isteyenlerle ilerlemek pek de kolay olmuyor. Her şeyi çok basit ve anlaşılır şekle dönüştürmenin yollarını aramak gerekiyor. Ancak bunu yaparken hap bilgi diyerek kısa yol tuzağına yakalanma ihtimali de düşünülmelidir. Olayların açıklamasını şirket yetkililerine yaparken girişimcilikte, yönetimde ne kadar işletme deneyimi, yüksek öğrenim eğitimi de olsa aynı sözcükleri kullanıyor olmanız birbirinizi anladığınız anlamına gelmiyor. Çoğu şirket yönetimleri geçmiş deneyimlerine aşırı güveniyorlar. Mevcut koşulların yeni deneyimler gerektirdiğini kabul etmiyorlar. Bir yerden duydukları sloganlaşmış sözleri kullanmayı seviyorlar…Kavram dünyalarındaki engellerin usulünce yıkılması ilk hedef oluyor. Danışmanın enerjisinin çoğunu bu süreç bitiriyor.
 
Gelişmiş ülkelerde endüstri 4.0’da ilerlerken, bizim üretim süreçlerinde akıllı teknolojilerin, yapay zekanın ve robotların münferit kullanılıyor olması çağı yakalamak konusunda yetersiz kaldığımız gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Düşük ve orta düzey teknoloji ürünlerinin ihracatının  %70 oranında olduğunu gösteren TÜİK verileri de göz önüne alındığında, genel hatlarıyla sahadaki 2.0-3.0 arasındaki üretim seviyeleri bizi 4.0 düzeyine ve çağdaş işletmecilik anlayışına çekmiyor.
 
Yeniden öğrenme kampanyalarıyla kavram zenginliği oluşturmakla  başlayan çağın gerektirdiği iş modellerini hayata geçirmenin adımları atılmalıdır. Bunun için de öncelikle zihinsel dönüşüm ve gelişim için bir kavramsal devrime ihtiyaç var! Şirket içinde yaratılan bilgiyi dış bilgiyle yoğurarak tüm faaliyetler için yeniden kullanılır araçlar geliştirilmelidir. Konusunda uzman danışmanlar, üniversiteler, uluslararası düzeyde akredite olan teknolojiyle haşır neşir kuruluşlar ve şirketler iş birliği içinde çalışmalıdır.

Son olarak…

Toplumun çeşitli kademelerinde çok geniş yelpazede insanlara, şirketlere hitap eden bir konumdaysanız sorumluluğunuz büyüktür; söylediğiniz her şeyin nasıl bir anlayış geliştireceğini ve dikkate alanların nasıl reaksiyon vereceğini öngörmelisiniz.
En azından, örneğin “risk alın!” derken riskle ilgili asgari bilgi alt yapısına sahip olunduğunun anlaşılması için anketler düzenleyin. Kaynak gösterin. Rehberlik yapıyorsanız diğerlerine yardımcı olun.

Değilse, ortaya attığınızda pimi çekilmiş bomba gibi etki yaratacak “özlü sözlerinizi” kendinize saklayın derim.