3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



YENİ NORMAL Mİ DEDİNİZ 2

 
 

Önceki yazılarımda da üzerinde durduğum, dillerde pelesenk olan Covid-19 konusundaki “yeni normal” söylemini kabullenmekte zorlanıyorum.Zihnimin bir köşesinde, toplumsal alışkanlıkların bir kültüre dönüşmesiyle ilgili süreçlerin sorgulandığı bölümü ikna edemiyorum.

17 Mart-01 Haziran döneminde yaşananlar sonrası siyasi otoritenin normalleşme kararı ne kadar normal?

Toplumun her kesiminin M-M-H (Maske-Mesafe-Hijyen) bağlamında sürdürülebilir alışkanlıklar kazanması ne kadar zaman alır?

Burada “Alışkanlıklar” vurgulanması gereken en önemli sözcüktür.

Alışkanlıklar, tekrarlama sonrası doğal hale gelerek benimsenen, zamanla bizi oluşturan,  öğrenilerek edinilmiş davranışlardır. Öyle ki yapamadığımızda bizi rahatsız edecek ve bizi esir alacak kadar da yaşamımızın bir parçası olurlar. Kısaca biz alışkanlıklarımızın bir fonksiyonuyuz diyebiliriz. Burada günün gerektirdiği değişime açık olanların alışkanlıklarını da değiştirmede zorlanmadığını önemle vurgulamak isterim.

Giyim tarzınızın, saç stilinizin, yeme-içme tercihlerinizin, marka seçiminizin, arkadaşlıklarınızın, belli saatlerde ne yaptığınızın ne okuduğunuzun ne izlediğinizin -bu listeyi uzatmak mümkün- bir alışkanlığa dönüşmesinin ne kadar zaman aldığını biliyor musunuz? En azından bir günde olmamıştır… Yaptınız, bir daha, bir daha, deneyimlediniz, yeniden düzenlediniz ve benimsediniz. İhtiyaca dönüştü ve sizin bir parçanız haline geldi…İnsanoğlu için alışkanlık kazanma süreci böyle yürüyor. Beynimizde yer etmiş bir alışkanlığın yerine yenisini koymak için kararlı olunmadığında, eski davranış kalıplarımız pusuda bekleyerek hemen devreye girer, yenisi hızla unutulur. Yeni alışkanlık kazanma farkındalığı yüksek iradi bir süreçtir.


“Ne kadar zamanda?” danışmanlık hizmetim sırasında en sık  karşılaştığım soruların başında geliyor. Şöyle ki: “hocam sizin söylediklerinizle bu şirket ne kadar zamanda istenen seviyeye gelir?”

Cevap: “Her şey yaşadığınız sorunlara yönelik önerdiğim çözümlerle ilgili uygulamaları, içtenlikle  ne kadar hızlı hayata geçireceğinize bağlıdır.”

Bir şirkette herhangi bir kuralın yönetmeliklerin satırlarından çıkarak tüm çalışanlarca uygulanmasının önündeki en önemli engel “benimseme” dir. Baskıyla, cezalandırmayla bir kural ne kadar kalıcı hale gelir? Bir şirket için hayati önem taşıyan uygulamaların başarısı, bunda  rol oynayacak tüm çalışanların ikna olmasıyla kolaylaşmaz mı?

Eskiye dönülmemesi için de şirketinizi ileriye taşıyan davranışların bir ihtiyaç olarak görülmesi ve alışkanlığa dönüşerek örgütsel kültürün bir parçası olması, şirket içinde kurumsallaşması gerekiyor!

Bir başka açıdan alışkanlıklar, öğrenme sürecinin basamaklarını oluşturur. Düşünebiliyor musunuz, böyle bir yeteneğimiz olmasa her defasında her şeyi yeniden öğrenmeye başlayacaktık. 

İnançlar, baskı grupları (görünmeyen heyetler), aile değerleri, sosyal çevre, gelenekler, yaş, dünya görüşü, algısal performans, eğitim, öğrenme, toplumsal alışkanlıkların oluşmasında ve değişmesinde rol oynayan faktörlerdir.

Bir topluluğun yaşanan bir felaketi nasıl deneyimlediğine bağlı olarak öğrenme gerçekleşir. Felaketin nedenini neye bağladığınıza bağlı olarak çok şey değişir. İlahi nedenlerle, tabiatın intikamı olarak veya  dış güçlerin etkisiyle olduğunu söyleyenlerin olaylara  karşı duruşu da değişecektir. 

Önümüzdeki süreç yeni normali arama, benimseme, kararlılıkla uygulama sürecidir.

“Çekingen Yeni Dünya” toplumsal alışkanlıkların yeniden kazanılacağı günlerin dünyasıdır.

  • Tüm kararlar insan odaklılık temelinde verilmelidir; hiçbir şey insandan daha önemli değildir,
  • Farklı dünya görüşlerinin uzlaşmaz çelişkilerinin devam edeceğine kuşku yok; ancak bugün için acil-önemli olan işsizlik, geçim derdi, sağlık, eğitim konuları üzerinde çözüm amaçlı  dayanışma kurulları oluşturulmalıdır,
  • Siyasi otoritenin temsilcileri ilham ve güven verici örnekler olmalıdır,
  • Ekonomideki genel durum ve Coronavirus hakkında toplumun her kesimini aydınlatıcı bilimsel bilgiler şeffaf bir ortamda herkesin anlayacağı yöntemlerle ve araçlarla  paylaşılmalıdır, 
  • Birçok açıdan zarar görmüş kesimlere moral, parasal, tıbbi, temel ihtiyaçların karşılanacağı kamu desteği sağlanmalıdır,
  • Finans çevreleri rekabetçi anlayıştan uzak dayanışmacı, kolaylaştırıcı, destekleyici bir politika izlemelidir,
  • Ekonominin her sektörü en azından bir hareketlilik sağlayacak şekilde işler hale getirilmeli, bu konuda düzenlemeler yapılmalı, zarar görenlere destek verilmelidir,
  • Hoşgörü, daha fazla özgürlük ve dayanışma, daha fazla demokrasi toplumun en büyük ihtiyacıdır.

Toplumun bir kesimini veya bir azınlığı kayıran her türlü uygulama iradi süreci aksatarak toplumsal maliyetin, toptan karşılanması yerine, tırnak içine batan kıymığın verdiği acı gibi yıllara yayılarak taksitle ödenmesine neden olur…