3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



YETİŞKİN EĞİTİMİ NEDİR?

Yıllar önce eğitmenlik yolculuğuna çıkarken bilgi birikimim ve deneyimlerim kadar aktarım yöntemlerini geliştirmem gerektiğini de kısa sürede öğrendim. Zira profesör de olsanız karşınızdakinin anladığı kadar bilgilisiniz. Değilse, size hayran ama ne dediğinizi anlamamış bir dinleyici kitlesiyle yetinmek zorundasınız.  O zaman da şu soruyu sormak gerekiyor: Niçin oradasınız?

Pedagojik eğitim için tamamlanması gereken akademik basamaklar var. İş yetişkin eğitimine geldiğinde bazı prensipler dikkate alınmalıdır. Önce yetişkin kimdir onu belirleyelim. Knowles (1980) ve Peterson'nun (1979) yaklaşımlarını ve ülkemizdeki yasalara göre açıklamaları dört kriterde bir araya getirerek şöyle tanımlayabiliriz: 

Biyolojik olarak üreyebilme yeteneğine sahiptir.

Yasal yükümlülüklerini yerine getirebilen 18 yaşını bitirmiş kişilerdir.

Sosyolojik açıdan toplumsal sorumluluklarını yerine getirebilen bireylerdir.

Psikolojik olarak kendi yaşamını kontrol edebilen ve yönetebilen, öz-güvenini ve öz-saygısını geliştiren bireylerdir. 

Yetişkinler nasıl öğreniyor?

Eğitim öncesinde konunun neden öğrenilmesi gerektiğinin açıklanmasına ihtiyaç duyarlar.

Dayatmalara karşı direnç gösterirler.

Deneyimlerine saygı duyulsun isterler.

İhtiyaçları doğrultusunda öğrenirler.

Öğrenmeye hazır olduklarında öğrenirler.

Hızlı öğrenmek isterler

Sertifika gibi ödüller öğrenme isteğini artırır.

Kendilerini rahatça ifade etmek isterler.

Katılımcı grup çalışmalarından hoşlanırlar.

Eğitimde  rahat ve hareketli ortamdan hoşlanırlar.

Önceki deneyimlerini  eğitim sırasında paylaşmak isterler.

Bütün bu değerlendirmeler sonrasında Androgojik eğitim formasyonunun önemi ortaya çıkmaktadır. Ancak bu tür bir formasyon büyük ölçüde kişisel çabalarla kazanılmaktadır. Bu konuda özel eğitim veren kurum ve kuruluşların girişimlerini takdir ediyorum. Umarım ilke ve değerleriyle güçlü bir akreditasyon merkezi de oluşur.   

Sebest eğitmenlik de "Hadi ne biliyorsan anlat bakalım" diyen yetişkinlerin seyirci olduğu bir arenada hayatta kalmanızla ilgili bir formasyon ve unvandır aslında. Eğitmenlik ruhsatını bizzat katılımcıların onayıyla alırsınız. Bu da yetmez! Her eğitimde yeni bir şey öğrenmeyi, kısaca hayat boyu öğrenci olmayı da seçmek gerekiyor. Eğitimlerim sırasında öğrendiğim bir şey daha var; katılımcıları okuyan, onların deneyimlerine saygı duyan biri olmalısınız aynı zamanda. 

Dünya çapındaki konuşmacıların konferansları, panelleri, söyleşileri ve seminerleri öncesinde tanıtımları ve övgülenmeleri sahneleme öncesinde etkili oluyor. Daha açık bir ifadeyle eğitimin satışı ve pazarlama süreci ardı ardına geliveriyor. Bu durum aslında size aktarılan güçlü bir prefinansman yaratıyor. Eğitmenin kişisel referansları kadar tanıtım planlaması da çok önemli. Uzmanlığınız ne olursa olsun bütün bunlar yetişkinlerin zihinsel kabul alanına girişi kolaylaştırsa da, işe başladığınızda onların her söylediğinizi kolayca kabul edeceği anlamına gelmiyor. 

Kaldı ki günümüzde ilköğretimde veya lise çağında bile sorgulama alışkanlığı gelişirken hayat deneyimi kazanmakta olan yetişkinlerin mutlak itaat gerektiren örgütler dışında her söyleneni olduğu gibi kabul etmelerini hiç beklemeyin! Yetişkinlerin deneyimleriyle oluşan zihinsel şablonları yeni şeylerin öğrenilmesinde de kullanılmaktadır. Ancak bu durum öğrenme ortamında engelli pistler yaratmaktadır. Bir konu hakkındaki görüşlerinizi ileri sürerken yetişkinin belirli bir hayat tecrübesinin oluşturduğu filtreleri aşmanız gerekiyor. Bu filtreler bazen kalın ve yüksek bir duvar gibi önünüzde yükseliveriyor. Bu nedenlerle yetişkinlere dönük  kurumsal ve kişisel gelişimlerle ilgili eğitim ve danışmanlık faaliyetlerim sırasında katılımcılara ulaşabilmek için aynı zaman diliminde birçok kanalı kullanarak, çok sayıda duyuya açık ve net kodlarla hitap etmeye özen gösteriyorum. Onlarla karşılıklı kuracağımız bağın temeli iletişim sırasında kullandığım kodların çözümüne dayanmaktadır. Aynı dili konuşurken aynı duyguları ve kavramsal içeriği de paylaşıyor olmalıyız. İnsanların kavram dünyası bambaşka... 

Aynı dili konuşmak aynı sözcükleri söylemek aynı şeyleri anlamak değil... Sözcükler adeta zihinde oluşan bir tiyatro sahnesinin perdesi. Perde açıldıktan sonra sahnelenecek oyunun kurgusu da tamamen kişiye göre şekilleniyor. Eğitmen farklı kişiliklerde, yaşlarda, deneyimlerde ve öğrenme tarzlarında bulunan topluluğu aynı senaryoda bir arada tutmak zorundadır. Üzerinde durmak istediğim içerikle ilgili. İnsanların eğitim konusuna ilgisi, bir yandan ona duyduğu açlıkla bir yandan konu hakkındaki zihinsel alt yapıya dayanmaktadır. Öte yandan aynı konuya farklı açılardan bakan profesyonellerin, ekollerin, karşıt dünya görüşlerinin de zihinsel alt yapılarda büyük rolü var. 

İşin içine bu çevrelerin görüşlerini aktaran sunumlar, toplantılar, makaleler, kitaplar veya çeviriler de girince neler oluyor? Karşınıza karanlıktaki bir fili bacağından, gövdesinden, kulağından, hortumundan ve kuyruğundan tutanların onu tarif etmesi gibi yaklaşımlar çıkıveriyor. Psikoloji alanında kişilik konusunda farklı kuramlar varken, örneğin, "Personality, character, feature, trait, identity, individuality, temperament, disposition, nature" sözcüklerinin geçtiği İngilizce bir metin farklı yerlerde kişilik, karakter, mizaç veya huy şeklinde çevrilince kafalar da karışıyor elbette...

Kavramlarla düşündüğümüze göre aynı kavramı kullanıp da farklı içerikle anlam oluşturanlar nasıl iletişim kurabilir? Çoğu zaman işin özüyle ilgili anlaşmazlık olduğunun farkına bile varılamadan havanda su dövülüyor... Stephen R.Covey'in tanımlarını esas aldığınızda karakterin bir mermer parçasına, kişiliğin de parlatılarak ortaya çıkarılan damarlarına benzetildiğini anlıyorsunuz. Bu benzetme konuyu gerçekten anlaşılır hale getiriyor.

Bu durumda  yetişkin eğitimi yerleşik kavramsal paradigmaların ikna edilerek ağırlıkla tüme varım yöntemleriyle değiştirilmesi stratejisine dayanıyor.   Örneğin, kalite yönetim sistemi oluşturma çalışmalarının zihinlerde başladığı kabul edilirse, tüme varımla, doküman hazırlamaya indirgenmiş mevcut uygulamalardan daha etkin sonuçlara ulaşılabileceğini düşünüyorum. Tümden gelim yoluyla dikte edilen kavramlar yetişkinlerin öğrenme sürecini zorlaştırmaktadır. 

AVM'lerde sürdürdüğüm eğitimlerde görsel, işitsel, dokunma ve hissetme boyutlarıyla aktarılan konuların çarpıcı biçimde akılda kalıcı olduğunu söyleyebilirim. Bu kanallar aracılıyla aktarılan konular farkındalığı artırarak kişiyi bilgilenmenin ötesinde davranış değişikliğine yönlendirmektedir.



Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.