AKVARYUMDAN DENİZ MANZARALARI (BLOG YAZILARI 12): "İŞKEMBECİDE"
BLOG BAĞLANTISI: https://akvaryumdandenizmanzaralari.blogspot.com.tr/2017/10/iskembecide.html
Yoğun bir işgünün sonunda canım dayanılmaz biçimde Tuzlama çekti. Ankara’nın ünlü işkembecilerinin birine gittik. Garson tarafından eşimle birlikte iki kişilik bir masaya yönlendirildik. Ben tuzlama, eşim de mercimek çorbası siparişi verdik. İçi dolu dolu tuzlama o kadar lezzetliydi ki bir çırpıda içtiğim çorbadan garsona bir porsiyon daha getirmesini rica ettim. Çorba hemen geldi. Sarımsak ve acı biberin ardından kaşığı kaseye daldırdım. Kaşığı kase içinde dolaştırıyor, et parçalarını içine almaya çalışıyordum. Nafile kâse içinde yok denecek kadar az et parçası vardı.
Garsonu çağırdım:
“İlk porsiyonun doyuruculuğuna bakarak ikincisinin siparişini verdim. Ancak kasede yalnızca çorba var…Tuzlama değil de çorba istesem bile bu şekilde olmazdı!”
“Olabilir beyefendi”…
“Nasıl yani ?” Ses tonumu biraz daha yükselttim.
O sırada aramızdaki bu tartışmayı fark eden kelli felli şef garson yanımıza geldi. Sorunun ne olduğunu sordu.Anlattım.
“Ne iş yapıyorsunuz?”
“İş adamıyım”
“Güzel”…"Size anlayabileceğiniz bir Türkçeyle anlatayım".
Anlayabileceğim Türkçe ha!…Çok nazik!…Devam edelim bakalım neler diyecek?
“Bir kere kâselerimiz standart boyuttadır ve içine çorbayı tartarak koyuyoruz. Bu nedenle hata yapma şansımız yok!...Ayrıca arzu ederseniz ben bir çorba daha ısmarlayayım.”
Bu aşağılayıcı tavır karşısında kabaran öfkemi bastırmakta zorlanıyordum. Beni bedava bir çorba peşinde biri gibi değerlendirmişti. Öfke yönetimi derslerimde anlattıklarım aklıma geldi…
“Sanırım ben yanıldım… İlginize teşekkür ederim.” Dedim ve lavabo için yerimden kalktım. Mutfak şeffaf ve cam ardından rahatlıkla görülüyordu. Geçerken aşçıya "işkembe çorbasını tartarak mı kâseye koyuyorsunuz?" diye sordum.
Aşçı:
“Yok öyle bir şey beyim…Kepçeyi kazana daldırıyor, göz kararı dolduruyoruz, o kadar!” diye cevap verdi.
Ellerimi yıkarken kendi kendime “hadi oğlum bu durumu çöz bakalım” diyordum…Dönüşte kelli felli şef garson tam önüme çıkıverdi…
“Haberiniz olsun aşçı çorbaları tartmadan koyuyormuş…”
Garson, şöyle bir durdu…Bir an ne diyeceğini şaşırdı.Toparlandı:
“Sizin gibi büyük iş adamları böyle küçük şeylerle neden uğraşıyor? Anlamakta güçlük çekiyorum”
“Ben de Müşteri İlişkileri danışmanı olarak lokomotif ürünü işkembe çorbası olan, tabelasında işkembeci yazan bu restoranın çorba sunumunda bu kadar özensiz olmasını anlamakta güçlük çekiyorum…. Bunu başkalarıyla paylaşacağımdan emin olun…”
Başka bir gün restoranın sahipleriyle görüşmek ve yapılanları anlatmak üzere aynı yere tekrar gittim. İçeri girmeden önce taksi durağındaki şoförlere işyeri sahibinin kim olduğunu sorunca, onlar da ortak olduğunu söyledikleri içerideki kelli felli şef garsondu… Bunu duyunca “kimi kime şikayet edeceğim “ diyerek geri döndüm…
Ne mi yaptım?…Her müşteri ilişkileri eğitiminde o işkembeciyi anlatıyorum…Bugüne kadar kim bilir kaç müşterisini olumsuz etkiledim, tahmin edebilir misiniz?
Siz siz olun her müşterinin endişelerini giderin; sorularına alçakgönüllükle cevap verin...Her müşterinin göğsünde "Beni önemli hissettir!" yazılı bir levhanın asılı olduğunu unutmayın derim...
Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.