3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



"KURUMSALLAŞMALIYIZ!" MI DEDİNİZ? S. Selçuklu

Şirket sahibi, ortağı veya çeşitli kademelerde çalışanlardan olabilirsiniz. Son on yıl içinde (bunu bir on yıl daha geriye taşıyabilirim) iş hayatınızda dilinize dolanan, kulağınıza takılan sözcüklerin içinde “Kurumsallaşma” nın da yer aldığını söylersem her halde bir kehanette bulunmuş olmam.


Kabak tadı veren ve kullanıldığında da bir türlü ne düşünülerek söylendiği anlaşılamayan veya kişiye göre tanımlanan sihirli bir sözcükten bahsediyorum…


-Kurumsallaşmamız lazım!


-Her şey Kurumsallaşmamıza bağlı


-Kurumsal bir şirkette çalışmak istiyorum


-Kurumsallaştığımız zaman şirketin geleceği parlak...


-Kurumsallaşmaya henüz hazır değiliz! (Ne zaman hazır olacaklar?)


İfadeleri ne kadar da çok kullanılıyor…


Danışmanlık hizmetleri yürüttüğüm sürede farklı sektörlerden şirket sahiplerine farklı zaman dilimlerinde sordum:


“Kurumsal Şirket” dediğimde ilk aklınıza gelen nedir?


Cevapları en fazla dile getirilenlerden başlayarak sıraladım:


1.   Organizasyon Şeması,


2.   Kalite Yönetim Sistemi,


3.   İş bölümü,


4.   Yerleşim mekânı, ofisler, totemler, WEB tasarımı, iletişim alt yapısı kimlik göstergeleri,


5.   Ulusal ve uluslararası belge ve lisanslar


6.   Evrak yönetimi ve kayıt sistemi


7.   Kurallar,


8.   Planlı büyüme,


9.   Marka,


10.  Güçlü bir piyasa imajı.


Çalışanlara da sordum:


1.   Görev, yetki ve sorumluluk tanımları,


2.   Ücretlerin zamanında ödenmesi,


3.   İnsan Kaynakları Bölümü,


4.   Kuralların egemenliği


5.   Personele davranışta profesyonellik,


6.   Yerleşim mekânı, ofisler, totemler, WEB tasarımı, iletişim alt yapısı kimlik göstergeleri,


7.   Planlama,


8.   Marka olmak,


9.   Kariyer Planlama,


10.  Eğitimler,


11.  Olumlu iletişim.


Görüştüğüm kişilerin tamamına yakını “Kurumsallaşma” ile ilgili bir kitap veya makale okumadıklarını, sağdan soldan duyumlara, bazı konuşmacıların sözlerine dayanarak ve tecrübeleriyle konuya zihinlerinde şekil verdiklerini söyledi. Aynı kişilerle akıllarından geçenin nedenlerini de konuştum. Söylenenleri bir cümle de özetleyebilirim:


Kim, hangi şirket uygulamasından acı çektiyse sorunun kaynağını “Kurumsallaşamamak” olarak tarif ediyor.


Çalışanlar zamanında ücret almadılarsa, görev çatışması ve belirsizliği yaşadılarsa, kaba ve sert davranan yönetici veya patronlarla karşılaştılarsa kurumsallaşamamanın sonuçları diyerek yeni arayışlara giriyorlar…Şirket sahipleri niteliksiz personelden-adam bulamıyorum- şikayetiyle dem vururken, ortaklar da karşılıklı suçlamalarla bu sürecin dışında kaldıklarını söylüyorlar. Yani sorunu kendinde arayana rastlamanız çok zor.


Öncelikle girişimci, kurucu irade ve tepe yönetim açısından konuya bakalım: Bir kere bugüne kadar inceleme ve çalışma fırsatını bulduğum şirketlerde girişim öncesi ve sonrası için bir iş planı hazırlayanların sayısının dikkate alınmayacak kadar az olduğunu söyleyebilirim. Bir dönem danışman havuzunda yer aldığım KOSGEB kaynaklı örneğin:iş planı, stratejik plan desteklerinin sonuçları açısından emin değilim. Ülke ekonomisini ve istihdamı taşıyan “KOBİ” lerin bu konudaki uygulama kararsızlığına baktığınızda sorunu görebiliyorsunuz. Beni en fazla şaşırtanlar mekanın fiziki görüntüsünü değiştirerek, personele özel kıyafet giydirerek, kartvizitleri yenileyerek, tabela ve totemleri abartarak, WEB sitesine vizyon, misyon yazarak kurumsallaştıklarına inananlar diyebilirim. 


Organizasyon şeması iyi yapıldı mı her şeyin kolayca çözüleceğine dair yaygın bir kanı var. Bir uzmanla karşılaştıklarında ilk gösterilen ve sorulan şey de organizasyon şeması ve onun doğruluğuna ilişkin onay…Kağıt üzerinde mükemmel organizasyonu çizeceksiniz ve her şey daha güzel olacak! Keşke her şey bu kadar kolay olsaydı. Çizmek kolay da, şemayla uygulama arasında zamanla oluşan uçurumun nedenlerini bir türlü anlayamıyorlar.


Çoğunda görev, yetki ve sorumluluklar işin doğasına uygun tanımlanmış değil ya da yok. Ucuz yoldan bir çözüm olarak marifet sayılan internet ortamındaki kaynakları alıp kopyalayanlar muhteşem bir iş yapmış gibi davranıyorlar…Bazen de bir kitaba alınarak resmiyet kazandırılmış, onlarca maddeden oluşan imkânsız görevlere dönüşmüş durumda. Okurken insanda yarı yolda işi bırakma isteği uyandırıyor. Bir de yönetmelikleri kopyala-yapıştır yapanlar bu işi ne kadar kolayca hallettiklerini düşünürken daha sonra yaşadıkları hayal kırıklığını bir türlü açıklayamıyor, sürekli diğerlerini suçluyorlar. Tuvaletlerin nasıl kullanılacağını bir şirket prosedüründe gördüğümde tuvalete girmekten vazgeçmiş, sıkıntılı saatler yaşamıştım…Araç, bilgisayar kullanımı, yemekhane, satın alma, seyahat, toplantı, rapor vb. yönetmelikleri ele aldığınızda insanın beynini sulandıracak engellerle karşılaşıyorsunuz. Sanki iş hayatının her adımını sayfalara yazmış gibiler.


Kuruluşun yönetim fonksiyonları da (planlama, organize etme, yönlendirme, koordinasyon, kontrol) tam işlemiyor. Her fonksiyon yalnızca “yürütme” ye indirgenmiş. Bence yöneticilere de üst, orta ve alt kademe yürütücü denilmeli. Öte yandan bütün bunlara rağmen nasıl tanımlandığı belli olmayan bir kurumsallaşma isteği dillerden düşmüyor. Kalite Yönetim Sistemini oluşturma sürecini tek başına kurumsallaşmanın kendisi olduğunu düşünüp işin zorluklarından dolayı "Kurumsallaşma" adından nefret eden iş sahipleriyle de karşılaştığımı söyleyebilirim.


Aslında bu tür şirketleri bekleyen ilk aşamanın kurumsallaşmadan önce kuruluş olma sürecinin tamamlanması olduğunu düşünüyorum. Şirket kurmak çok kolay...İnsanları da faaliyet alanının fonksiyonlarına göre istihdam edebilirsiniz. Peki sonra? Onları bir arada nasıl çalıştıracaksınız? Asıl önemli olan onu ete kemiğe büründürmektir. 


Başka bir ifadeyle, organizasyonun yaşam eğrisini oluşturacak, onu geleceğe taşıyacak iç ve dış çevresiyle ilişkilerini esnek ve dinamik bir anlayışla düzenleyecek unsurların resmi kuruluşla birlikte en baştan itibaren monte edilmesidir. Örgütsel genetik yapıiçin tanımlayabileceğim bu unsurları şirket kültürü ana başlığı altında süreçler, prosedürler, yönetmelikler, görev, yetki ve sorumluluklarla tanımlayabiliriz. Bu sayede örgütler, iç çevresinin eksik parçalarının bir araya getirilmesiyle dış çevreyle kurulan iletişim kanallarını doğru yönlendirerek kuruluş olma bilincine kavuşulabilir.


Şirket DNA'sının eksik parçaları tamamlanmalıdır.


Eksik parçaların tamamlanması "Kurumsal Şirket" olmak anlamına gelmiyor...Bu zaten başlangıçta yapılması gerekendir. Yalnızca bebeğin sağlıklı büyümesi için taşların yerlerine konulması demektir. Kuruluş olmaktır... Bütün bunlar için de bir danışmanlık desteğine ihtiyaç var.


Her şey kurucu iradenin beklentileri, çekirdek değerleri, faaliyet alanı, bölge, stratejik kaynaklar, müşteri ile iletişim şekli, kullanılan teknoloji, ihtiyaç duyulan çalışan profili, rakipler, pazarın derinliği ve kapsamı bağlamında aşağıdan yukarıya doğru kurgulanmalı ve yukarıdan aşağı da son şekli verilmelidir.


Organizasyonlar esnek dinamik modellerle günün değişen koşullarına uygun olarak kendilerini sürekli güncellemelidir.


Bütün bunlardan sonra kurumsallaşma ve markalaşma yolculuğuna birlikte çıkabilirler. O halde her kuruluş ekonomik ve toplumsal yapı içinde kendini tanımlamalı ve rolünü günün gereklerine, yarının gelişmekte olan ihtiyaçlarına göre oynamalıdır. Bu bilincin insanın "Biz" içinde "Ben" diyebilmesinden, birey olarak toplum içinde vatandaş olabilmesinden farkı yoktur.


Kâr bir kuruluşun amacı değil, topluma sunulan ürün ve hizmetlerin bir ödülüdür.


Kuruluş sürecini eksik bıraktığı halde yıllardır piyasada var olan şirketlere rastlıyorum. O zaman “Demek ki, o parçalar olmadan da hayatta kalınabiliyor” diyebilirsiniz. Ama ne pahasına? Buna “Bir tüplük yerde üç tüple derin dalış yaparak çarçur edeceğiniz bol kaynağınız varsa, bir süre için sorun yaşamazsınız” cevabını verebilirim. Süreyi sorarsanız da, sektörel öğrenmenin içinde bulunduğu evre, iş modeli, yönetim yapınız, risk yönetimi, rekabet vb. parametrelere bağlı olarak 6 aydan 20 yıla kadar gidebildiğini söyleyebilirim. 40 yıllık şirketler bile olabilir. Onları bekleyen akıbet, eğer yeniden yapılanma veya el değiştirme gibi bir enerji yüklemesi olmaz ise, önünde sonunda parçalanarak küçülme veya çöküşten başka bir şey değildir. Zamanında elde edilen kaynakların can simidi olarak aşırı ölçüde kullanılmasıyla, bugün için varlığını sürdürmeyi başarabilen şirketlerin gelecekte de aynı durumlarıyla var olabileceği gibi bir iyimserlik yanıltıcı olacaktır. Kaldı ki kaynakların da sınırsız olmadığını hatırlatmam gerekiyor.


Kuruluş olma bilincinin kazanılmasında ise bazı zorluklar var. Organizasyonların kendilerine bakışta subjektif (öznel) olmaları veya iç körlük yaşamaları gibi nedenlerle bunu başarmaları veya farkına varmaları pratikte pek mümkün olmuyor. İşte bu noktada organizasyona dışarıdan bakabilen bir yönetim danışmanlığı hizmetinin rolü ortaya çıkmaktadır.

Kuruluş süreci tamamlandıktan sonra (bu süre tamamen şirket yönetiminin kararlılığına bağlıdır)  her türlü piyasa koşulunda işleyen, bulunduğu kabın şeklini alabilen bir mekanizma oluşturmak için öncelikle zihniyetlerde dönüşüm başlatarak, hiç tamamlanmayacak bir süreç olan kurumsallaşma yolculuğuna çıkılabilir.


#kurumsalşirketnedir #kurumsallık #kurumsallaşma



Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.