3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



LİDERLİĞİN TONLARI

 
"Lider” büyük devlet adamlarına yakıştırdığım bir sözcük oldu yıllarca. İş hayatına girdiğim ilk günden itibaren de üzerinde merakla çalıştım… Zamanla konuya dar anlamıyla baktığımı anladım. Bilimde, teknolojide, siyasette, girişimde, pazarda, modada, sanatta, hayatın her alanında kuruluş kimliğiyle, kişiliğiyle, rehberliğiyle, öncülüğüyle, yenilikçiliğiyle tanıdım liderliği.
“Mustafa Kemal Atatürk, Tenzin Gyatso (Dalay Lama), Mahatma Gandhi, Malcolm X, Nelson Mandela, Abraham Lincoln, Karl Marx”. Liste uzatılabilir.
Eğer “lider” tanımı için yalnızca tarihsel kişilikler örnek alınsaydı toplumun her kesiminden farklı konumlarda liderler çıkabilir miydi?
Bu sorunun cevabını vermeye çalışalım.
 “George Eastman (Kodak), Gabrielle Bonheur (Chanel), Bill Gates, Steve Jobs, Albert Einstein, Thomas Edison, Henry Ford, Sigmund Freud, Lech Walesa, Louis Armstrong, Pablo Picasso, John Lennon, Elvis Presley”. Bu isimler kendi alanlarının liderleri değil midir?
Kavramı ne kadar daraltırsak dünyanın geleceğini olumlu değiştirebilecek kişilerin ortaya çıkmasını sağlayacak ortamı da o kadar yetersiz kılacağımızı düşünüyorum. Dünyanın, ülkelerin, şirketlerin, grupların, ailelerin liderlere ihtiyacı var. Geniş anlamıyla baktığımızda uygulamada her alanda boy gösterecek liderliğin kapılarını da açabiliriz. Öyle ya bir şeyi ne kadar yıldızlaştırır, erişilmez kılarsak o kadar az bulunur hale gelir. Liderleri de o kadar az çıkarabiliriz. Oysa lider üreten bir toplum olmalıyız!
“Lider” olumlu çağrışım yapsa da devletlerin, toplumların, şirketlerin, kurumların, takımların, grupların, ailelerin başlarının derde girmesinde de göğe ermesinde de rol oynadığı gerçeğini unutmayalım.
Siyah ve Beyaz insanlık tarihi boyunca sadece iki zıt renk olarak kalmamış iyi ve kötüyü, karanlık ve aydınlığı çağrıştırarak felsefe dünyasına da ilham olan bir içerik kazanmıştır. Star Wars bilim kurgu filmleri diğer birçoğunda olduğu gibi “karanlık ile aydınlık” tarafların arasındaki savaşı konu alır. Mesajı nettir. Aynı mücadele bütün dinlerde melekler ve şeytanlar olarak şu veya bu biçimde yerleşmiştir. Elbette nereden baktığınıza göre şekilleniyor her şey.
Güçlü ve üstün olduğuna inananlar doğruyu ve adaleti temsil ettikleri düşüncesiyle kendilerinden olmayanların susturulması, çoğu zaman da yok edilmesi gerektiğini düşündü yıllarca. Bu halen devam ediyor dünya üzerinde. Emperyalizmin küreselleşme kılığında yaptıklarına bakın! Bir yandan da hemen yakınımızda Ortadoğu’da, İran’da, Suriye’de, Irak’ta, daha ötede Afganistan’da lider bildiklerinin peşinden bilinmeze gidenler var…
Uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ın bir çatışmada ölünceye kadar sürdürdüğü liderliğe ne demeli? On binlerce insanın ölümünden sorumluydu. Onun için canını vermeye hazır, koşulsuz izleyen hatırı sayılır yoksul bir halk kesimi vardı.
Hitler nasıl bir lider örneğiydi?
Büyük kitleleri peşinden sürükledi ama milyonların da ölümüne yol açtı. Kazansaydı üstün Alman ırkına hizmet edecek bir dünya düzeni kuracaktı. Japonlarla ve İtalyanlarla nasıl uzlaşacaktı bilinemez. Neyse ki dünya egemenlik savaşını kaybetti! Gücü başkaları devraldı. Renk ölçeğinde Hitler’in yerine siz karar verin.
Her nerede gerçekleşiyorsa, liderlik davranışının sorunları derinleştirmesinin ardında, o rolün gereklerinden çok kişilik özelliklerinin baskın yönlerinin öne çıkması yatmaktadır. Yetki gücü kişiyi her zaman yoldan çıkarma eğilimindedir. Yönetim kültüründe sözün bittiği yol ayrımı burasıdır. Kişiselleştirilmiş bir liderliğin insanları bütünleştirici olamayacağı da açıktır.
Liderlik üst soyutlama düzeyinde Siyah veya Beyaz gibi algılanırken pratikte bu iki rengin arasındaki tonlarla damgasını vurdu. “Siyasi Parti Lideri, Sendika Lideri, Devlet Başkanı, Holding CEO’su, Şirket Genel Müdürü, Tarikat Başkanı, Spor Kulübü Başkanı, Düşünce Lideri, Gizli Örgüt Lideri, Arkadaş Grubu Lideri, Öğrenci Topluluğu Lideri, Belediye Başkanı, Direniş Lideri, Sektör Lideri, Teknoloji Lideri, Sınıf lideri, Satış Ekip Lideri, Meslek Örgütleri Lideri, Basketbol Takımının Lideri” diye uzayıp gidecek kabul alanlarında gündemimize girdi.
Liderliğe öyle bir tanım getirelim ki güçlü bir referans oluştursun. “Lider” derken hangi tonda olduğunu da ortaya koyalım ki anlam genişliğine dayanak olsun. Beyaza mı yoksa siyaha mı yakın onu görelim. Liderliği bir piramidin en tepesinden tabanına kadar yayalım…
Beyaz ve Siyah renkli bölgedeki mutlak liderliği dışarıda tutarsak, insan faktörünün tüm zaaflarıyla grinin tonlarından birine uygun liderlik tarzına sahip olunduğunu söyleyebiliriz. Çağdaş bir norm oluşturabilirsek değerlendirmelerimizi de ona göre yapabiliriz sanırım.
Liderlik için öncelikle izleyicilerinin olması, tanıma açıklık getirecektir. Liderle izleyicileri arasındaki bağın sıcaklığı liderlik tonu konusunda da önemli bir gösterge olabilir. İnsana yukarıdan bakana da eş seviyeden bakana da lider deniyor. İnsana saygıyı esas alırsanız başka, insanı amaç uğruna bir araç olarak görürseniz başka bir liderlik tonuyla karşılaşıyorsunuz. İş dünyasının, takımların önem kazandığı günümüzde bu karmaşadan bir çıkış için “klasik yönetici” yerine “Lider Yönetici, Garson Lider, Takım Lideri” gibi ifadeleri kullanması yakın geçmişe dayanıyor. İnsana saygısı olmayan yalnızca kendini düşünen, kendine hayran olup etrafındakileri onun için var gibi değerlendirenler de lider diye kayıtlara geçiyor.
Şirketlerin kaç çalışanı olduğundan çok kaç lideri (değişim ve gelişimi destekleyen) olduğu önemli. Lider sayısı benim için şirketlere güçlü taraflarıyla ilgili verdiğim iç dinamik puanıdır. Ne kadar lideriniz varsa o kadar sağlıklı büyüme potansiyeliniz vardır! İşte bu nedenle kavramdan çok içerikten yola çıkarak liderliğe bir boyut kazandırabiliriz diye düşünüyorum. Ülkemiz ekonomisine damgasını vuran tüm dev ölçekli şirketlerin liderlerinin hangi tonda olduğunu bilmek isterdim. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak bazılarının bünyesinde çalışıp da gördükleri baskıdan yılıp ayrılanlar olduğu kadar kendini o topluluğa adayan, kariyerindeki geleceği orada gören şirket vatandaşlarıyla da karşılaştığımı söyleyebilirim.
Liderliğin tonlarını “Güven, insana saygı, vizyon, kişisel bütünlük, kazanılan saygı, ilham vericilik, yetiştiren olmak, adalet-eşitlik, sözünde durma, yönlendirme, çevrecilik, bilimsellik” gibi değerlerin mihenk taşından geçirerek belirleyebiliriz.
İş dünyasında karşılaştığım iki zıt örneğe bakalım: Kâğıt üzerinde iki şirketteki liderlik tonu da başarılı görünüyor. “Başarı” tanımını biraz deşsek bu kavram da yerli yerine oturur. Ancak bu sefer de kavramlar dünyasında kaybolabiliriz. Bu nedenle başarının içeriğini bilinçli olarak daraltmayı seçtim. Yalnızca sayısal ve yüzeysel verilere bakarak başarılı saydığımı belirtmeliyim.
Büyük şirketlerden birinin orta kademe yöneticisine “liderini nasıl tanımlarsın?” diye sordum. Şöyle cevap verdi:
·         Güven ve ilham vericidir
·         Peşinden her yere giderim
·         Sıkı biri
·         Dobra
·         İlkelidir
·         Düşüncelerimize önem verir
·         Çalışanına saygılıdır
·         Örnek alıyorum
·         Bu takımın üyesiyim
·         Yargılamaz
·         Eğitime inanır
·         Mütevazıdır, adildir
Bu ifadeler grinin açık tonlarındaki bir liderliği işaret ediyor.
 
Başka bir şirketin orta kademe yöneticisinin lideri hakkındaki görüşü:
·         Otoriter ve kontrolcüdür
·         Kendi kuralları vardır
·         Karşı çıkmak zor
·         Eleştiriye tahammülü yoktur
·         Açıkçası çekiniyorum ama bize böylesi gerekir
·         Her yolu deneyerek şirketi ayakta tutuyor
·         Eğitimi vakit kaybı olarak görür
·         Kendine koşulsuz uyanları kollar
·         Hedefi için kimsenin gözünün yaşına bakmaz
·         Hatayı affetmez cezalandırır
·         Hata yapmamaya çalışıyorum; başka iş bulamam
Bu açıklamalar grinin koyu tonlarındaki bir liderliği anlatıyor.
 
Yetki ve güç kullanımının büyüsüne kapılırsanız hayatın her alanında yöneteceğiniz güce tapan veya çaresizce sizi izleyen birileri de çıkacaktır. Sorgusuz kabul de onların tutumu olacaktır. Oysa birçok konuda olduğu gibi bunda da seçme şansı her zaman vardır. Değişim size bağlıdır. “Sosyopat-baskıcı-mutlak kontrolcü-ne yapacağı belirsiz” liderlik tonlarından uzak kalmanızı dilerim. Kalıcı gelişim de böyle mümkündür. İnsan odaklı, demokrasi kültürüyle yoğrulmuş, çağdaşlığı esas alan, evrensel ilkelerle donanmış liderliğin tonları da ona göre belirlenecektir.Şimdi sormak lazım: Hangi tonda liderlik sürdürebilir değişimi ve gelişmeyi yönetebilir? Yüzleşmeye hazırsanız şu sorulara da cevap verin:
Liderlik renginiz nedir?
Hangi tondasınız?