3S İnsan Kaynakları Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı



ZAYIF BİR HAFIZANIN İYİ VE KÖTÜ TARAFLARI

Soner Selçuklu

(Alıntı: ERGEN ŞİRKETLER-Sistem Yayıncılık-Soner Selçuklu)


“Geçen gün arabamı yıkamaya karar verdim. Tam garaja gitmek için evden çıkarken, gözüme girişteki masanın üzerinde duran mektuplar ilişti. Önce mektuplara bir göz atayım, arabayı sonra yıkarım dedim. Anahtarları masaya bıraktım, ne kadar reklam ve tanıtım yazısı varsa, masanın yanındaki çöp sepetine attım, bu arada sepetin dolu olduğunu fark ettim. Önce sepeti boşaltmaya karar vererek, mektupları masaya bıraktım. Ama kendi kendime dedim ki, madem ki çöpü boşaltmak için sokağa çıkacaksın, bari göndereceğin çekleri hazırla da posta kutusuna at. Masada duran çek karnemi alınca fark ettim ki tek bir yaprak çek kalmış. Yeni çek karnem çalışma odamda, almaya gidince çalışma masamın üstündeki gazoz şişesini gördüm.

Çek karnemi alacağım ama, dökerim-mökerim korkusuyla şişeyi bir kenara koymayı düşündüm.. Elime aldığımda baktım, gazoz iyice ılımış, içmeden önce biraz buzdolabında bekleteyim dedim. Mutfağa giderken fark ettim ki, masanın üzerinde duran vazoda su kalmamış, çiçekler boynunu bükmüş. Elimdeki gazoz şişesini masanın üstüne bırakırken... günlerdir her yerde aradığım yakın gözlüklerimi buluverdim. Hemen götürüp çalışma masama koyayım diye düşündüm, yoksa gene kaybedeceğim, ama hele şu çiçeklere su vereyim de...Gözlükleri aldığım yere bıraktım, tam sürahiye su doldururken, mutfak masasının üstünde uzaktan kumandayı gördüm, biri burada bırakmış. Biliyorum, akşam televizyon seyredeceğim zaman harıl harıl arayacağım ve mutfakta gördüğümü unutacağım. Dur, önce götürüp bu uzaktan kumandayı salona, televizyonun yanına koyayım diye tam karar verdim ki, sürahi elimde, hele çiçeklere su vereyim de öyle yaparım… Vazonun daracık ağzından içeri dökeyim derken, yerler su içinde kaldı. Uzaktan kumandayı mutfak masasının üstüne bırakıp bir tahta bezi aldım, yerleri sildim. Ardından çıkış kapısına doğru yürüdüm ama... ne yapacağımı unuttum... Akşam olduğunda, arabam hâlâ yıkanmamıştı, faturalarım ödenmemişti, mutfakta, tezgahın üstündeki gazoz iyice ısınmıştı, çiçekler susuzluktan boynunu bükmüştü.

Yeni çek karnemi bulamamıştım. Uzaktan kumandayı nereye koyduğumu hatırlayamıyordum, televizyon seyredemediğim gibi kitap da okuyamıyordum, gözlüklerim kayıp bu arada arabanın anahtarlarını ne halt ettim, onu da bilmiyorum... Ayrıca, sabahtan beri yapmayı kafaya koyduklarımdan hiçbirini yapmadığım halde, nedense yorgunluktan ayaklarıma kara sular inmişti.” (İnternetten)


Örgütsel deneyimler Ergen Şirket içinde kalıcı hale geçecek biçimde hafızaya alınmaz. Bu nedenle hedefli çalışan bir organizasyon olmak yerine, günün dayattıklarıyla uğraşan, önceliklerini unutan zayıf bir örgütsel davranış alışkanlığının gelişmesi de kaçınılmaz olmaktadır.


Bu bölümü Güney Afrika antiloplarından söz etmeden geçemeyeceğim. Bu hayvanlar sürüler halinde yaşıyorlar. En küçük bir ses, onların bulundukları yeri hemen terk etmelerine yol açıyor. Kaçışları muhteşem.  Metrelerce sıçrayarak gruplar halinde başka bir yöne gidiyorlar. Bir süre sonra oraya niçin geldiklerini unutuyorlar. Başka bir ses tekrar hareketlenmelerini sağlıyor. Bir başka yöne sürüler halinde gidiyorlar. Aslanlar zeki hayvanlar. Yüksek tepelere oturup sakince bu hoplayıp zıplayan Antilopları izliyorlar ancak yakalamak için kendilerini hiç üzmüyorlar. Onların peşinde koşarak enerjilerini tüketmiyorlar. Bir süre sonra antiloplar sürekli yer değiştirirken niçin kaçtıklarını unutup sonunda sıçraya sıçraya tekrar aslanların yanına geliyorlar. Aslanlar da onları uğraşmadan yakalayıp güzelce karınlarını doyuruyorlar


Ergen Şirketleri Güney Afrika antiloplarına çok benzetiyorum. Piyasa süreçlerinde oradan oraya zıplayıp duruyorlar. “Nerede hareket orada bereket” düşüncesine kendilerini fazlasıyla kaptırmış durumdalar. Hiç yapıp yapamayacakları konusunda endişe taşımıyorlar. Sonra da piyasanın canavarlarına yem olup yara bere içerisinde kalıyorlar.


Tepeden en alt çalışanına kadar yaşanan örgütsel deneyimler ileride kullanılmak üzere şirket hafızasına alınmıyor. Şirket mensuplarından birinin aklına gelirse belki kullanılıyor. “Yahu biz bu makinede yaşanan etiketleme sorununu  iki yıl önce de yaşamıştık, o günlerde Rize’li Mühendis vardı ya…adı her neyse nasıl çözmüştü hatırlayan var mı?” cümleleri sık sık rastlanan bir konuşmadır. Bu zayıf hafızanın kötü tarafı. Çalışan herkesin olay, mekan, zaman farklılığında ortaya çıkan sorunları ve çözüm yollarını geçmiş deneyimlerinden yola çıkararak göreceli olarak kullandığını varsayabiliriz. Bu varsayımla deneyimleri sistematik paylaşım araçlarıyla kullanmadığımız sürece  ortak davranış geliştirmede ne kadar başarılı olunabilir? Müzakere toplantıları, sadece belirli bir konunun ele alındığı düzenli atölye çalışmaları, beyin fırtınası seansları, etkileşimli seminerler ortak davranış normları geliştirmede işletme kültürü içinde zaman etkinliği  yüksek uygulamalardır. Hafıza zayıflığının iyi tarafı da krizlerin olumsuz etkilerinden çabuk sıyrılmalarıdır. Ancak sonuç olarak her halükarda zayıf hafıza şirket aleyhine gelişen süreçleri hızlandırmaktadır.



Yorumlarınız için info@3sdanismanlik.com adresimize e-posta yollayabilirsiniz.